Şeker hastalığında 4 alt tür olsa da en yaygını Tip 2 diyabettir ve toplam diyabet hastaları oranının neredeyse %90’ını kapsar. Kalan %10’lük dilimde ise Tip 1, Tip3, Gebelik diyabetleridir. Şeker hastalığına sahip Tip 2 yani en yaygın diyabetli bireylerin pek çoğu obez hastasıdır. Sadece küçük bir kısmı normal kilolu bireylerdir.
Şeker hastalığına sahip her birey zayıflayacaktır demek kesinlikle yanlış olur. Özellikle obezite artı diyabet ya da obeziteden kaynaklanan diyabet hastalığındaki bireylerde zayıflama oranı oldukça düşüktür. Ancak bazı şeker hastaları çok hızlı ve şiddetli olmasa da zayıflarlar ve zayıflamaları durmaz.
Bilindiği üzere şeker hastalığı tüm vücudu, tüm organları, tüm metabolizmayı ve dokuları tahrip edebilecek kadar kapsamlı bir hastalıktır. Şeker hastalığı bile tek başına pek çok hastalık peydahlanmasına neden olabilmektedir.
Şeker hastalığına ek rahatsızlıklara en belirgin örnekler şunlardır; kalp damar sistemi rahatsızlıkları, kolesterol seviyelerindeki yükseklik ve pankreas başta olmak üzere pek çok kanser çeşidi riskleri. Şeker hastalığının kontrol altına alınamadığı durumlarda yukarıda anılan ve anılmayan pek çok hastalık doğurabilir.
Yazı İçeriği
Şeker Hastalığında Zayıflama
Tekrar ifade edelim; her şeker hastası hatta pek çok şeker hastası zayıflamaz. Şeker hastaları neden zayıflar sorusuna verilebilecek en kısa yanıt, şeker hastalığının en kısa yanıtından geçer. O da; Glukoz hücrelere ulaşamaz bu durumda da beden kendisinin kıtlık içerisinde olduğu yanılgısına düşer.
Bu yanılgıyla beraber glukozdan elde etmesi gereken enerjiyi alabilmek için bir çıkış yolu aramaya koyulur. Bunun için de öncelikle vücuttaki yağ gruplarına yönelir. Bunu bulamazsa, yeterli değilse ya da yeterli olsa da yağ artı kas dokularına yönelir.
Kas ve yağlardan kendisine enerji oluşturur. Bu yönelme neticesinde de hasta zayıflamaya başlar. Eğer kişi kendisinin şeker hastalığı sahibi olduğunu bilmiyorsa neden zayıfladığını anlayamaz. Şeker tanısı konana kadar da anlayamaz.
Şeker Kullanılamazsa Hasta Zayıflar
Tüketilen gıdalarla alınan şeker, insülin adı verilen ve pankreasda üretilen hormonla Glukoza dönüştürülürler. Şekerin bağırsaklarda emilebilir forma ulaşana dek parçalanmasına yani Glukoz’a dönüşmesine gerek vardır. İnsülin de şekerin kandan doku ve hücrelere ulaşmasından vazifeli bir hormondur.
Şekerin enerji kaynağı olarak dönüştürülmesini sağlarlar ve pankreasda üretilirler. İnsülin hormonu seviyesi yetersizse ya da yeterli etkiyi oluşturamazsa, gıdalarla alınan ve kanda biriken şekerler de doku, organ ve hücrelere olması gerektiği gibi ulaştırılamaz, kullanılamaz. Bu da doğrudan kandaki şekerin yani kan şekerinin yükselmesine sebebiyet verir.
İnsan organizması, kan şekerini kullanamazsa kendi hayatını devam ettirmesi gereken enerjiyi almak için vücuttaki yağ ve kasları kullanmaya başlar. Çok hızlı ve şiddetli olmasa da vücuttaki yağ ve kasları kullandıkça hastalar yavaş yavaş zayıflamaya başlar.
Kandaki şeker seviyeleri kontrol altına alınana dek de devam eder. Kontrol altına alınan şeker seviyeleriyle beraber zayıflama yavaşlar hatta durabilir. Bunun için şeker tanısının konması, ilaç reçete edilmesi, diyet düzenlenmesi ve gerekli kontrollerin sürekli devam ettirilmesi gerekir.