Dünya obezite sıralaması nedir? Dünya obezite oranı nedir? 2024 Dünya’da obezite görülme sıklığı nedir? Dünyada en çok obezite olan ülke hangisidir? Gündemin en büyük sağlık sorunlarından olan obezite, dünya çapında artış göstermeye devam ediyor.
Halihazırda yürütülen çalışmalar bulunmakta ve obezite oranlarındaki artış bariz bir şekilde gözler önünde. Bu durumun toplumda da gözle görülür seviyelere gelmesinden sonra da tabi ki insanların aklında soru işaretleri kalmaya da başlıyor.
Bizim görevimizse sizin bu sorularınıza aradığınız doğru cevapları vermek. Sayın Doç. Dr. Hasan Erdem ile güncel araştırmalar üzerine yaptığımız sohbette, Türkiye’deki ve dünya genelindeki obezite sıklığı üzerine konuştuk.
Yaptığımız konuşmanın sonucunda da sizlere “2024 yılında Türkiye’de ve Dünya’da Obezite Görülme Sıklığı Nedir?” ‘Dünya’da Obezite Görülme Sıklığı Nedir?’ sorularının cevaplarını vermeye çalıştık.
Yazımızda, dünya çapında ve Türkiye içerisinde yapılan araştırmaların güncel ve ulaşılabilir sayısal verilerine yer verdik. Dikkatle incelerseniz, son senelerde obezitenin geldiği noktayı görebilir ve sorunuza saydam cevaplar bulabilirsiniz.
Dünya Obezite Oranı Ve Sıralaması 2024
Obezite, vücutta sağlığı bozacak ölçüde aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanan bir hastalıktır. Obezite, hem fiziksel hem de psikolojik pek çok soruna neden olabilir. Obezite, beslenme, hareket, genetik, hormonlar, psikoloji ve çevre gibi birçok faktörün etkisiyle ortaya çıkar. Obezite, vücut kitle indeksi (VKİ) adı verilen bir ölçü ile belirlenir. VKİ, kilonun boyun karesine bölünmesi ile hesaplanır. VKİ 30’un üzerinde olan kişiler obez, 40’ın üzerinde olanlar ise morbid obez olarak kabul edilir.
Obezite, dünya çapında giderek artan bir sağlık sorunudur. Obezite, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz etkiler. Obezite, birçok hastalığa neden olur. Obezite, tedavi edilebilir bir hastalıktır. Obezite tedavisinde, beslenme, egzersiz, ilaç, psikolojik destek ve cerrahi gibi farklı yöntemler kullanılabilir.
Dünya çapında obez sayısı 1 milyarı geçti. Dünya Sağlık Örgütü bir “obezite salgınının” yaşandığını açıkladı. Tıp dergisi Lancet’te sonuçları yayımlanan araştırmaya göre dünyada obezlerin sayısı 1 milyarı geçti. Dünya Sağlık Örgütü ile bir grup uluslararası araştırma görevlisinin yaptığı bilimsel çalışmaya göre dünya genelinde obez sayısı 1 milyarı geçti. Bu konudaki en yetkin bulgular olarak kabul edilen araştırmanın sonuçları tıp dergisi The Lancet’te yayımlandı. Araştırmada 190 ülkede 220 milyon insanın verileri baz alındı. 1990 yılına göre yetişkinlerde obezite bir kattan fazla arttı, 5-19 yaş aralığındaki çocuk ve gençlerde dörde katlandı.
Dünya çapında obezite oranlarını (yaş farklılıkları hesaba katıldıktan sonra obez olarak sınıflandırılan nüfusun yüzdesi) sıralarken şu verilere ulaşıldı:
• ABD erkeklerde 10., kadınlarda ise 36. sırada
• Hindistan’da oranlar düşük, kadınlarda sondan 19., erkeklerde ise sondan 21. sırada yer alıyor
• Çin ise kadınlarda sondan 11., erkeklerde ise sondan 52. sırada
• Türkiye ise kadınlarda 42., erkeklerde ise 60. sırada
Obezite oranı, cinsiyet, yaş, eğitim, gelir, bölge ve kırsal-kent ayrımına göre değişiklik göstermektedir. Obezite oranı, kadınlarda erkeklerden daha yüksektir. Obezite oranı, yaş ilerledikçe artmakta, eğitim ve gelir düzeyi yükseldikçe azalmaktadır. Obezite oranı, kırsal kesimde kentten daha düşüktür. Obezite oranı, bölgelere göre de farklılık göstermekte, en yüksek oran ada ülkelerinde, en düşük oran ise Afrika ülkelerinde görülmektedir.
Dünya çapında obezite oranının yüksek olmasının nedenleri arasında şunlar sayılabilir:
Beslenme alışkanlıkları: Dünya genelinde beslenme alışkanlıkları değişmiştir. Fast food, hazır gıda, şekerli içecek, cips, çikolata gibi işlenmiş ve yüksek kalorili gıdalar tüketimi artmıştır. Meyve, sebze, tahıl, baklagil, süt, yumurta gibi doğal ve sağlıklı gıdalar tüketimi azalmıştır. Porsiyon büyüklükleri artmış, öğün sayısı ve aralığı bozulmuştur. Bu beslenme alışkanlıkları, vücutta aşırı kalori alımına ve yağ depolanmasına neden olur.
Hareketsizlik: Dünya genelinde hareketsizlik artmıştır. Günlük yaşamda, yürüme, bisiklet, merdiven gibi fiziksel aktiviteler azalmıştır. İş hayatında, masa başında, bilgisayar karşısında, araç kullanarak gibi oturarak çalışma oranı yükselmiştir. Boş zamanlarda ise televizyon, bilgisayar, telefon gibi ekranlarla vakit geçirme oranı artmıştır. Spor yapma, egzersiz yapma alışkanlığı azalmıştır. Bu durum, vücutta kalori harcanmasını azaltır ve yağ birikmesini artırır.
Genetik: Obezite, genetik bir yatkınlık taşır. Obezite, ailede görülen bir hastalık ise, kişinin de obez olma riski artar. Obeziteye neden olan bazı genler, iştah, metabolizma, yağ depolanması, insülin salgılanması gibi süreçleri etkiler. Bu genler, kişinin kilo almasına veya vermesine zorlanmasına neden olabilir. Ancak, genetik faktörler, obezite için tek başına yeterli değildir. Genetik yatkınlık, beslenme, hareket, psikoloji ve çevre gibi diğer faktörlerle birlikte etkili olur.
Hormonlar: Obezite, hormon dengesini bozar. Hormonlar, vücudun birçok işlevini düzenleyen kimyasal maddelerdir. Obezite, insülin, leptin, ghrelin, kortizol, tiroid, östrojen, testosteron gibi hormonların salgılanmasını veya etkisini değiştirir. Bu hormonlar, iştah, kan şekeri, yağ depolanması, stres, enerji, cinsellik gibi süreçleri etkiler. Bu hormonların dengesizliği, obezitenin hem nedeni hem de sonucu olabilir.
Psikoloji: Obezite, psikolojik bir sorundur. Obezite, hem psikolojik hem de sosyal sorunlara neden olabilir. Obezite, depresyon, anksiyete, özgüven eksikliği, yeme bozuklukları, uyku bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları gibi psikolojik sorunlara neden olabilir. Ayrıca, obezite, ayrımcılık, dışlanma, istismar, zorbalık gibi sosyal sorunlara da neden olabilir. Bu sorunlar, obezitenin hem nedeni hem de sonucu olabilir.
Obezite, psikolojik bir sorundur. Obezite, hem psikolojik hem de sosyal sorunlara neden olabilir. Obezite, depresyon, anksiyete, özgüven eksikliği, yeme bozuklukları, uyku bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları gibi psikolojik sorunlara neden olabilir. Ayrıca, obezite, ayrımcılık, dışlanma, istismar, zorbalık gibi sosyal sorunlara da neden olabilir. Bu sorunlar, obezitenin hem nedeni hem de sonucu olabilir. Obez insanlar, genellikle yemek yemeyi bir başa çıkma mekanizması olarak kullanır. Yemek yemek, onlara geçici bir rahatlama, mutluluk, tatmin sağlar. Ancak, bu durum, kilo alımını ve obeziteyi artırır. Bu da, psikolojik ve sosyal sorunları daha da kötüleştirir. Bu kısır döngü, obezitenin kronik bir hastalık haline gelmesine neden olur.
Dünya çapında obezite oranının düşürülmesi için, bireysel, toplumsal ve devlet düzeyinde çeşitli önlemler alınması gerekmektedir. Bu önlemler arasında şunlar sayılabilir:
• Bireysel düzeyde, sağlıklı ve dengeli bir beslenme alışkanlığı kazanmak, fiziksel aktiviteyi artırmak, stresten uzak durmak, uyku düzenine dikkat etmek, psikolojik destek almak, düzenli sağlık kontrolleri yaptırmak, kiloyu takip etmek, obezite tedavisine başvurmak gibi davranışlar geliştirmek.
• Toplumsal düzeyde, obeziteye karşı farkındalık ve bilinç oluşturmak, obez insanlara karşı saygılı ve destekleyici olmak, ayrımcılık ve zorbalığa karşı mücadele etmek, sağlıklı beslenme ve hareketli yaşamı teşvik etmek, okul, iş yeri, cami, spor salonu gibi ortamlarda obezite önleme programları uygulamak, medya, reklam, sanat gibi alanlarda obeziteye karşı duyarlılık göstermek gibi eylemler yapmak.
• Devlet düzeyinde, obeziteye karşı ulusal bir politika ve strateji belirlemek, obeziteye karşı yasal ve kurumsal düzenlemeler yapmak, obezite tedavisini sağlık sigortası kapsamına almak, obezite araştırmalarına destek vermek, obeziteye karşı eğitim ve kampanyalar düzenlemek, sağlıklı gıda üretimini ve tüketimini teşvik etmek, işlenmiş ve yüksek kalorili gıdalara vergi uygulamak, fiziksel aktivite imkanlarını artırmak, ulaşım, kentleşme, çevre gibi alanlarda obeziteye karşı önlem almak gibi politikalar uygulamak.
Dünya Obezite Oranı
DSÖ, 194 üye ülkenin obezite verilerini yayınlamaktadır. DSÖ, obezite verilerini, üye ülkelerin sağlık bakanlıkları, ulusal istatistik kurumları, ulusal sağlık araştırmaları ve diğer kaynaklardan derlemektedir. DSÖ, 2020 yılında yayınladığı raporda, 2016 yılına ait obezite verilerini sunmuştur. Rapora göre, dünyada 18 yaş ve üzeri nüfusun ortalama %13.2’si obezdir. Dünyada obezite oranı en yüksek olan ülke %61 ile Nauru’dur. Nauru’yu sırasıyla %55.9 ile Cook Adaları, %55.3 ile Palau, %54.9 ile Marshall Adaları ve %53.4 ile Tuvalu izlemektedir. Dünyada obezite oranı en düşük olan ülke ise %2.1 ile Vietnam’dır. Vietnam’ı sırasıyla %3.6 ile Bangladeş, %4.1 ile Nepal, %4.3 ile Japonya ve %4.7 ile Kore takip etmektedir. DSÖ raporunda, Türkiye’nin obezite oranının %32.1 olduğu ve dünya sıralamasında 17. sırada yer aldığı belirtilmiştir. Rapora göre, Türkiye’de kadınların obezite oranı (%40.9) erkeklerinkinden (%23.9) daha yüksektir. Türkiye’de 5-19 yaş arası nüfusun %9.9’u obezdir.
Dünya obezite oranı ve sıralaması, ülkelerin beslenme, fiziksel aktivite, sağlık, kültür, ekonomi, eğitim, çevre gibi pek çok faktörden etkilenmektedir. Obezite, hem bireysel hem de toplumsal bir sorun olarak ele alınmalı ve önlenmesi ve tedavisi için çok yönlü bir yaklaşım uygulanmalıdır. Obezite, sağlıklı ve dengeli bir beslenme, düzenli bir fiziksel aktiviteleri yapmalısınız.
• Fiziksel aktivite yaparken, nabız sayısı, maksimum nabız sayısının %60-80’i arasında olmalıdır. Maksimum nabız sayısı, 220’den yaşın çıkarılmasıyla hesaplanır. Örneğin, 40 yaşında bir kişinin maksimum nabız sayısı 220-40=180’dir. Bu kişinin fiziksel aktivite yaparken nabız sayısı 108-144 arasında olmalıdır.
• Fiziksel aktivite yaparken, solunum hızı da dikkate alınmalıdır. Solunum hızı, dakikada kaç kez nefes alınıp verildiğini gösterir. Fiziksel aktivite yaparken solunum hızı artar, ancak konuşma yapabilecek kadar rahat olmalıdır. Eğer konuşmakta zorlanıyorsa, fiziksel aktivite yoğunluğu azaltılmalıdır.
• Fiziksel aktivite yaparken, vücut sıcaklığı ve terleme de göz önünde bulundurulmalıdır. Fiziksel aktivite yaparken vücut sıcaklığı yükselir ve terleme artar. Bu durumda, sıvı kaybını önlemek için bol su içilmelidir. Ayrıca, fiziksel aktivite yaparken giyilen kıyafetler, mevsime ve ortama uygun olmalıdır. Kıyafetler, teri emmeli, vücudu serinletmeli ve rahat hareket etmeyi sağlamalıdır.
• Fiziksel aktivite yaparken, egzersiz çeşitliliği sağlanmalıdır. Farklı kas gruplarını çalıştıran, farklı yoğunluk ve sürelerde yapılan egzersizler, vücudun adaptasyonunu arttırır ve sıkılmayı önler. Ayrıca, fiziksel aktivite yaparken, eğlence faktörü de önemlidir. Fiziksel aktivite yaparken müzik dinlemek, arkadaşlarla birlikte yapmak, doğada yapmak gibi yöntemler, motivasyonu arttırır ve keyifli bir deneyim sağlar.
• Obezite tedavisinde, fiziksel aktivite tedavisinin yanı sıra, beslenme tedavisi, davranış değişikliği tedavisi, ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi yöntemleri de uygulanabilir. Bu yöntemlerin hangisinin veya hangilerinin uygulanacağı, hastanın obezite derecesi, sağlık durumu, yaşam tarzı, beklentileri ve tercihleri doğrultusunda belirlenir. Obezite tedavisinde, en etkili yöntem, beslenme, fiziksel aktivite ve davranış değişikliği tedavilerinin birlikte uygulanmasıdır. İlaç tedavisi ve cerrahi tedavi, sadece belirli kriterlere uyan ve diğer yöntemlerden yeterli sonuç alamayan hastalara uygulanabilir.
Obezite tedavisinde, davranış değişikliği tedavisinin amacı, hastanın beslenme ve fiziksel aktivite alışkanlıklarını değiştirerek, vücut ağırlığının %5-10 oranında azalmasını sağlamaktır. Davranış değişikliği tedavisinde, hastaya uygun bir psikolojik destek programı hazırlanır. Psikolojik destek programı, hastanın yaşına, cinsiyetine, kilosuna, psikolojik durumuna, beklentilerine ve tercihlerine göre bireyselleştirilir. Psikolojik destek programı, bilişsel-davranışçı terapi, motivasyonel görüşme, duygu yönetimi, stres yönetimi, problem çözme, özgüven geliştirme, ödüllendirme, sosyal destek gibi yöntemleri içerecek şekilde düzenlenir. Psikolojik destek programı, hastanın beslenme ve fiziksel aktivite davranışlarını değiştirmek için gerekli olan bilgi, beceri, motivasyon, tutum ve duyguları kazandırmayı amaçlar.
Obezite tedavisinde, davranış değişikliği tedavisinin temel ilkeleri şunlardır:
• Davranış değişikliği tedavisi, hastanın bireysel özelliklerine, ihtiyaçlarına ve hedeflerine göre planlanmalıdır. Hastanın davranış değişikliği tedavisine katılımı, isteği, motivasyonu ve sorumluluğu önemlidir.
• Davranış değişikliği tedavisi, hastanın beslenme ve fiziksel aktivite davranışlarını değiştirmek için gerekli olan bilgi, beceri, motivasyon, tutum ve duyguları kazandırmayı amaçlar. Hastanın beslenme ve fiziksel aktivite davranışlarını değiştirmek için gerekli olan bilgi, beceri, motivasyon, tutum ve duyguları kazandırmak için, hastaya eğitim, danışmanlık, rehberlik, geribildirim, örnek olma, modelleme, rol oynama, uygulama, pekiştirme, ödüllendirme, sosyal destek gibi yöntemler uygulanır.
• Davranış değişikliği tedavisi, hastanın beslenme ve fiziksel aktivite davranışlarını değiştirmek için gerekli olan bilgi, beceri, motivasyon, tutum ve duyguları kazandırmak için, hastanın bilişsel, duygusal ve davranışsal süreçleri ele alınır. Hastanın bilişsel süreçleri, hastanın beslenme ve fiziksel aktivite ile ilgili inançları, düşünceleri, algıları, beklentileri, hedefleri, değerleri, tutumları, normları, standartları, kararları, planları, stratejileri, yargıları, değerlendirmeleri, yorumları, mantığı, akıl yürütmesi, anlaması, öğrenmesi, hatırlaması, unutması, dikkati, konsantrasyonu, farkındalığı, bilinci gibi zihinsel faaliyetleridir.
Dünya Obezite Sıralaması
Dünya’da Obezite Görülme Sıklığı Nedir?
Obezite günümüzde evrensel bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Gelişmiş veya gelişmemiş ülke gözetmeksizin, bütün ülkelerde kendini göstermektedir.
Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı 12 yıllık MONICA çalışması, obezitenin yaklaşık %30 oranında bir artışta olduğunu göstermektedir.
Obezitenin en yoğun olarak rastlandığı ABD’de (CDC) tarafından yönetilen ABD-Ulusal Beslenme ve Sağlık Araştırması çalışması 2003-2004 yılında obezite hastalığının erkeklerde %31,1, kadınlarda %33,2, 2005-2006 yılında da erkeklerde %33,3, kadınlarda ise %35,3 olduğunun saptandığı açıklanmıştır.
Avrupa bölgesinde yetişkin bireylerde kilo ortalamasının üstünde olma oranı erkeklerde %32-79, kadınlarda ise %28-78 arasında değişim göstermektedir. Bu durumun en fazla olduğu ülkeler Arnavutluk, Bosna-Hersek ve İskoçya bölgesidir.
Türkmenistan ve Özbekistan ülkelerinin oranı ise en düşük olarak açıklanmıştır. Bu ülkelerin obezite oranlarına gelirsek, erkekler %5-23, kadınlar %7-36 aralığında açıklanmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa’da obeziteye dair açıkladığı değerler:
Dünya Sağlık Örgütünün veri tabanına bakarsak, fazla kilolu olma durumu ve obezite Avrupa’da bulunan yetişkin bireylerde Tip 2 diyabetin %80’inin, kalp hastalıklarının %35’inin ve hipertansiyonun %55’inin sorumlusudur ve bunların yılda 1 milyonu aşkını ölüm ile sonlanmaktadır.
Eğer bir önlem alınmaz ve bu şekilde 1990’lar dönemindeki hızla devam ederse, Avrupa’da 2010 yılına kadar 150 milyon yetişkin, 15 milyon çocuk ve gelişme çağındaki kişilerin obezite hastalığına yakalanacağı öne sürülmektedir.
Obez olma yatkınlığı çocuklarda çok daha yüksek seviyededir ve bu oranlar her geçen gün artış göstermektedir. Şu anki durum göz önünde bulunarak yapılan hesaplamalarda, 1970’ler zamanında elde bulunan seviyelerden 10 kat daha fazlasına sahibiz.
ABD’de CDC ev sahipliğinde yapılan araştırma, çocukların ve gelişme çağındaki bireylerin obezite seviyelerinin değerlendirmesi sonucu 2003-2006 yılları aralığında 2-19 yaşlarındaki çocukların ve gelişme çağındaki bireylerin %16,3’ünün obez olduğu açıklanmıştır.
Okul çağında olan çocuklarda iki cinsiyetin de fazla kilolu olma değerleri en yüksek olan ülkeler sırasıyla İspanya (%35) ve Portekiz (%32), en düşük olan ülkelerde ise Slovakya (%15), Fransa (%18), İsviçre (%18) ve İzlanda (%18) olarak görülmektedir.
VKİ (Vücut Kitle Endeksi) gibi boy ve kilo ölçümlerinin sonuçlarıyla elde edilen verilerin değerlendirildiği iki tane uluslararası büyük araştırma bulunmaktadır.
İlki Avrupa’da 2003 senesinde 9 ülkenin dahil olduğu ve 11 yaşındaki çocukları üzerinde uygulanan “The Pro Children” araştırması olarak adlandırılır. Araştırmanın verdiği sonuçlara dayanarak fazla kilolu olma değerleri, erkeklerde kızlara kıyasla daha yüksektir.
İkinci araştırma ise “Health Behaviour in School-Aged Children Survey (HBSC)” olarak adlandırılır. 41 ülkeyi kapsayan bu araştırmada 11, 13 ve 15 yaşlarındaki 3 grup üzerinde çalışılmıştır.
Bu çalışmada 2001-2002 yılları dahilinde 13 yaş grubuna dahil kızlarda %24, erkeklerde %34 oranında fazla kiloluk; 15 yaş grubu ise kızlar %31, erkekler %28 fazla kilolu olarak saptanmıştır. Obezite oranlarına bakarsak 13 ve 15 yaş gurubundaki kızlar %5, erkekler %9 olarak açıklanmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi bünyesinde Avrupa’da fazla kilolu olma durumu yetişkinlerde %30-80 aralığında, çocukların ve gelişme çağındaki bireylerinki ise yaklaşık %20 civarlarındadır.
Bu kişilerinse yaklaşık olarak %30’u obez olarak değerlendirilmiştir. Obezite hastalığının bu denli büyümesi ve küresel anlamda kırmızı alarm verilmesi, dünya çapında insanlığı önlemler almaya itmiştir.
Dünyada En Çok Obezite Olan Ülke Hangisidir?
Türkiye’de Obezite Durumu
Obezitenin Nedenleri ve Etkileri
Obezite ile Mücadele
Türkiye’de Obezite Görülme Sıklığı Nedir?
Türkiye’de Obezite Görülme Sıklığı Nedir? Sorusunu yapılan yapılan bilimsel araştırmalar ile açıklamak mümkün. Türkiye İstatistik Kurumu’nun uyguladığı, “2019 Türkiye Sağlık Araştırması” verilerine dayanarak ülkemizdeki obezite oranı %21,1 olduğu açıklanmıştır.
Bu verilere dayanarak, boy-kilo değerleri ile yapılan VKİ sonuçlarına bakıldığında 15 yaşındakilerin ve daha yaşlı kişilerin obezite değerleri 2016 yılından 2019’da kadar %1,5 arttığı görüldü.
Cinsiyete göre yapılan değerlendirmede ise kadınlarda %24,8 obezite ve %30,4 yüksek kiloluk oranları ortaya çıktı. Erkekler ele alındığında bu sayılar %17,3 ve %39,7 olarak açıklandı.
Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü ve Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından yürütülmüş olan “Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması-2010” ön çalışma raporlarına göre Türkiye’de 0-5 yaşta obezite seviyesi %8,5 (erkek %10,1, kız %6,8) ve 6-18 yaşta obezite seviyesi %8,2 (erkek %9,1, kız %7,3) olarak belirlendi.
0-5 yaşta fazla kiloluk seviyesi %17,9, fazla kiloluk ve şişmanlık seviyesi de %26,4 olarak belirlendi. 6-18 yaşta fazla kiloluk seviyeleri %14,3 ve fazla kiloluk ve şişmanlık seviyeleri %22,5 olarak belirlendi.
Kısacası sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da kilo sorunu yaşayanların oranları özellikle erken yaşta yüksek olarak gözükmekte.