Hipertansiyon hastalığı, eminim çevresinde elbet bir kişi hipertansiyon hastası olan kişiler vardır şu an aramızda. Kronik hastalık olarak ele alınan bu hastalık, dünyanın genelinde vakalarına rastlanılan bir hastalık türüdür. Bu kelimenin derinine indiğimizde, Fransızca dilinden alınmış bir kelime olduğunu görebiliriz.
Fransızca’da “hypertension” kelimesinden Türkçe’ye aldığımız bu kelimenin anlamı “yüksek kan basıncı” olarak geçer. Hyper ön eki alan tension kelimesinin anlamı gerilim ve kan basıncı olarak bilinmektedir.
Günümüzde rahatlıkla rastlayacağımız bu hastalığa sahip kişiler ömür boyu tedavi görmek zorunda kalmaktadır. Özenli ve dikkatli bir hayat yaşaması gereken hipertansiyon hastaları, hayatlarını diğer insanlardan bir tık daha zor yaşarlar.
Bunun en temel nedeni, hipertansiyon hastalarındaki yüksek kan basıncının damarlara ve organlara verebileceği hasar ve yüksek tahriptir. Dikkat edilmezse ölümcül olabilecek bu hastalık itinayla tedavi edilmelidir.
Ömür boyu sürecek bu tedavi ne yazık ki hastalığa kesin bir çözüm değildir. Bu nedenle hipertansiyon ile ilgili bugün sizlere bilmeniz gereken temel bilgileri vermeye çalışacağız.
Yazı İçeriği
Hipertansiyon Nedir?
Peki hipertansiyon nedir? Hipertansiyonun ayrıntılarına inmeden önce kısaca özetlemek istedik. Hipertansiyon, kalbin pompaladığı kanın yüksek basınç içermesi durumudur. Bu durumda kalpten çıkan kan, oluşturduğu yüksek basınç nedeniyle damarlara, kalbe, kısacası sağlığınıza karşı bir tehdit oluşturmaktadır.
Yüksek kan basıncı olarak da adlandırabileceğimiz bu durum ciddi bir hastalıktır ve sadece kalp ile damarları ilgilendirmez. Damarların duvarına uygulanan basıncın ölçülmesi basittir.
Kalbin kan pompalarken uyguladığı basıncı ölçmek için kılcal ve atardamarlara yaptığı basınç ele alınır. Bu yöntem ile kişinin kan basıncı ölçülmüş olur. Sonucunda ise kişide hipertansiyon veya herhangi bir tansiyon sorunu olup olmadığı anlaşılmış olur. Eğer bu işlem kalp halihazırda atarken yapılırsa sistolik olarak adlandırılır.
Eğer bu ölçüm kalp yumuşak vaziyetteyken yapılırsa da diyastolik olarak adlandırılmaktadır. Eğer kalp damarlarınız darsa ve yüksek oranda kan basıncına sahipseniz hipertansiyon olma ihtimaliniz de o kadar yüksektir.
Aynı şekilde sadece kan basıncı yüksek ise veya sadece damarlarınızda gereğinden fazla bir darlık söz konusuysa da hala risk altındasınız demektir. 18 yaşının üstünde ve kardiyovasküler herhangi bir risk barındırmayan kişiler için hareketsiz haldeyken ölçülen sistolik değerler 120 mmHg üstünde olmamalıdır, bu 12 değerine de eşittir.
Diyastolik ölçüm söz konusu ise bu değerler de en fazla 80 mmHg yani 8 seviyesini geçmemelidir. Mevzubahis değerleriniz eğer bu sayıların üzerinde ise öncü hipertansiyon denen bir evrede olduğunuz anlaşılır ve bu şekilde yaklaşılır. Değerlerin sırasıyla okunuşları sistolik ardından da diyastolik olaraktır.
Sistolik ve diyastolik sırasıyla okunan değerler örnek olarak 120/80 veya 12/8 şeklindedir. Eğer risk grubunda bulunan bireylerdenseniz bu değer 110 mmHg seviyelerinde olarak kabul görmektedir. Belirtilerinizin olmaması risk altında olmadığınız anlamına gelmemektedir.
Bilinmesi gereken şudur ki, belirtisiz de olsa hipertansiyon hala damarlarınıza ve kalbinize zarar verebilmektedir. Bu oluşan hasarın sonucunda kalp krizi, felç gibi sorunlarla karşılaşma şansınız çok yüksektir. Böyle ciddi durumların yaşanmaması için düzenli ve doğru kontroller yapılması hayati önem taşır.
Çeşitli yöntemlerle kolayca fark edilebilen hipertansiyon, ilerleyen yaşla ihtimali artan bir hastalık olarak ele alınır. Lakin nadir de olsa genç yaşta da bu sorunla karşılaşan hastalar mevcuttur.
Doğru muayene, tanı ve tedavi ile hipertansiyonun doğurabileceği ciddi sorunalar kolaylıkla önlenebilmektedir. Böyle durumlarda uzman bir doktorun ve bilinçli bir çevrenin öneminin oldukça kritik bir yere sahip olduğu bilinmelidir.
Hipertansiyon Belirtileri Nelerdir?
Yakından incelediğimizde hipertansiyonun belirtileri çeşitlendirilebilir ancak temelinde belirli kan basıncı seviyelerini geçmediğiniz sürece bu belirtiler genelde ortaya çıkmaz. Bu oranlar 180/110 yani 18/11 civarlarındadır. Bazen bu oranlar geçilse bile belirti alınamadığı durumlar olmaktadır.
Bazı durumlarda söz konusu değerler geçildiğinde burun kanaması, baş ağrısı, nefeste daralma tarzı bulgular olabilmektedir. Yalnız bu şekildeki belirtiler hipertansiyona özel olmadığı için bizlere kesin bir bilgi vermez. Bu nedenle hipertansiyonunuz ciddi seviyelere gelmeden anlaşılmayabilir.
Temelinde iki tür hipertansiyon bulunmaktadır. Bunlara birincil ve ikincil tansiyon adı verilmektedir. “Hipertansiyon belirtileri nelerdir?” sorusunun cevabı ise şu şekilde sıralanabilir:
- Sık sık idrar ihtiyacı ve geceleri sürekli lavaboya gitme ihtiyacı
- Görüntüde bulanıklık veya çift görme durumu
- Bacak ve baldır bölgelerinde şişlik
- Nefes almada zorluk, nefes darlığı
- Yorgun, halsiz ve isteksiz hissetmek
- Kulaklarda çınlama
- Burun kanaması
- Kalp ritminde düzensizlik ve ağrı
- Baş dönmesi ve ağrıları
- Merdiven çıkarken ve yürürken zorlanmak
- Deride oluşan kızarıklıklar
Hipertansiyonun temel nedenlerine değinecek olursak da, önce temel şeylerden başlamalıyız. Bildiğimiz üzere hipertansiyon yaş ilerledikçe riski artan bir hastalıktır ancak tek sorun yaş değildir. Ailenizde bu hastalığa sahip bireyler varsa, sizde de olma ihtimali ne yazık ki diğer insanlardan daha yüksek olacaktır.
Bunların yanı sıra aşırı kilo yani obezite ve sürekli tütün kullanımı gibi şeylerin de sizi risk sınıfına soktuğu bilinmektedir. Bu tür sizi risk grubuna sokan nedenler iki farklı gruba ayrılarak inceleme altına alınmaktadır.
İlkinde yani primer hipertansiyon, kişide buna neden olacak belirtilerin saptanamaması durumuna verilen isimdir. Bu durumda hastalık zamanla yavaş yavaş gelişip kendi kendini gösterme eğilimindedir. Diğeri ise sekonder hipertansiyon olup kişinin bir sağlık sıkıntısından kaynaklı ortaya çıkması durumudur.
Sekonder olan hipertansiyon kan basıncının aniden yükselmesine neden olmaktadır. Bunun nedeni kullanılan ilaçlar da olabilmektedir. Hipertansiyona neden olabilecek şeylerin sıralaması şu şekilde yapılabilir:
- Fazla tuz tüketmek
- Obezite
- Genetik
- Diyabet ve kolesterol
- Beslenme alışkanlıklarındaki hatalar
- İlaçlardan kaynaklı sorunlar
- Uyku apnesi
- Böbreklerdeki sorunlar
- Tiroit ile ilgili rahatsızlıklar
- Anne karnındayken bebekte oluşan komplikasyonlar
- Uyuşturucu madde kullanımı
Hipertansiyona ne iyi gelir?
Herkes “Hipertansiyona ne iyi gelir?” sorusunu soruyor ancak bu hastalık sarımsak ve soğan yiyerek veya birkaç ilaç kullanmakla geçen bir şey değil. Bilmemiz gerekir ki hipertansiyona en iyi gelecek şey, ona neden olan nedenden kurtulabilmektir.
Öncelikle vücutta var olan diğer hastalıkların tedavi edilmesi en doğru sonucu verecektir. Ardından diğer iyi gelecek çözümlere bakmak istersek de, elimizde çeşitli alternatifler mevcut. Bunlardan en basitleri tuz oranını azaltmaktır. Tuzun tansiyonu yükseltici etki yapması hipertansiyon için çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
Ardından basit şekerler yerine meyve tüketimi ile şeker ihtiyacını karşılamak da doğru bir karar olacaktır. Beyaz un yerine tam tahıllı un türleri, aynı şekilde de doğru ekmek ve karbonhidrat tercihi de önemlidir. Kısacası diyetinize dikkat etmeniz hem genel sağlığınız için hem de kilonuzu korumanız için faydalıdır.
Sağlığınızı korumanız hipertansiyona neden olan diğer hastalıklardan da sizi korumuş olacaktır. Ek destek için tabi ki de egzersiz yapmak ve olabildiğince hareketsiz bir hayattan kaçınmak en doğrusu olacaktır.
Doktorunuzla görüşüp size vereceği ilaçları düzenli ve doğru ölçeklerde kullanmak, yapabileceğiniz şeyler arasında başı çekiyor. Uzun lafın kısası, özel bir tekniğe veya yönteme ihtiyacınız yok. Eğer kısa kesmek istersek altın kuralınız sağlıklı bir hayat düzeni kurmak olmalı.
Sıkça Sorulan Sorular
1- Hipertansiyon hastası olduğu nasıl anlaşılır?
‘’Sessiz düşman” katil terimi hipertansiyon için sıklıkla kullanılan bir terim. Nedeni ise hipertansiyonun yıllarca hiç belirti vermeden böbrek, beyin, kalp ve damar sistemine hasar verebilme olasılığıdır. Bu nedenle belli aralıklarla kan basıncınızı ölçtürmeniz gerekir. En belirgin hipertansiyon belirtileri arasında aşırı yüksek kan basıncına bağlı olarak baş ağrısı, baş dönmesi, nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı, görmede bozukluk oluşabilir. Öte yandan hipertansiyon belirtileri arasında: Halsizlik, Yorgunluk, Burun kanaması, Kulaklarda çınlama, Yürüme ve merdiven çıkmada zorlanma, Bazen çok sık idrara çıkma, Gece uykudan uyanıp idrar yapma, Bacaklarda şişlik olabilir.
2- Hipertansiyon hastaları ne yapmalı?
Hipertansiyon hastalarının kan basıncını düşürmek için kullanılan ilaçlarının bazıları su ve tuz kaybına neden olur. Bu nedenle yaz aylarında, sıcak havalarda ilaçların doktor tarafından yeniden düzenlenmesi gerekir. Hipertansiyon hastalarının çok sıcak havalarda dışarı çıkmaması ve sıvı alımını artırması gerekir. Kan basıncını kontrol altına almak için tuzu ve alkolü azaltmanın yanı sıra, bol bol sebze meyve tüketilmesi, doymuş yağ asitlerinin sınırlandırılması, şekerli besin ve içeçeklerden uzak kalınması önemlidir. Baklagil, badem, ceviz, fındık gibi kuruyemişlerin tüketilmesi, balık, tavuk ve yağsız et içeren beslenme programı oluşturulması gerekir. Soda, şalgam ve meyan kökünde çok miktarda tuz bulunduğu için dikkatli tüketilmesi gerekir. Bu beslenme tarzı tansiyon kontrolüne yardımcı olduğu gibi, kilo vermeyi ve ideal kiloyu korumayı kolaylaştırır, damar serliği kalp krızi ve inme gibi risklerde koruyucu etki sağlar. Sabah ve akşam 30 dakikalık tempolu yürüyüş kan basıncı kontrolünde çok etkili. Yürürken sarfedilen efor zayıflamaya yardımcı olur, zayıflamanın da kan basıncı üstünde olumlu etkisi vardır. Bu nedenle kan basıncı kontrolünde, sürdürülebilir bir zayıflama programı yapılması tavsiye edilir. Kan basıncı üzerine tek bir sigara bile etkilidir. Sigara içerken kan basınçları dengesizleştiği bilimsel bir gerçektir. Tıpkı sigara gibi alkolün fazla tüketilmesi de kan basıncını yükseltir.
3- Hipotansiyon belirtileri nelerdir?
Bazı bireylerde düşük tansiyon, özellikle aniden düştüğünde ya da baş dönmesi veya sersemlik, baygınlık (senkop), bulanık görme, bulantı, yorgunluk konsantrasyon eksikliği gibi belirti ve semptomlarla birlikte gerçekleştiğinde altta yatan bir tıbbi soruna işaret eder. Aşırı düşük tansiyon, ya da şok durumu hayatı tehdit edici bir durum olabilir. Bu şok durumunun belirti ve semptomları arasında nemli, soğuk ve soluk bir cilt, hızlı ve kısa nefes alma, zayıf ve hızlı nabız ile özellikle yaşlı bireylerde akıl karışıklığı bulunur. Eğer şok belirtileri varsa acil tıbbi yardım ihtiyaç vardır. Sadece 20 mm Hg’ lik bir değişiklik – örneğin 110 mm Hg sistolik seviyesinden 90 mm Hg sistolik seviyesine ani bir düşüş sonucunda beyin yeterli miktarda kan almadığı için baş dönmesine ve bayılmaya neden olabilir. Kontrolsüz kanama, ciddi enfeksiyonlar veya alerjik reaksiyonlar gibi sebeplerden kaynaklanan büyük bir düşüş, hayatı tehdit edici olabilir. Bu belirtilerin ne zaman ortaya çıktıklarını ve o esnada ne yapıldığını kaydetmek, doktora durumu anlatırken yararlı olacaktır.
4- Hipertansiyonun vücuda zararları nelerdir?
Ortalama yaşam süresini kısaltan yüksek tansiyon, yaşam kalitesini düşürerek organ hasarına ya da pek çok hastalıklara neden olabilir. Bu nedenle hipertansiyonun teşhis ve tedavisi neden olabileceği organ hasarları ve beraberinde getirebileceği hastalıkların önlenmesi açısından büyük önem teşkil eder. Şayet yüksek tansiyon kontrol altına alınmaz ise ciddi hastalılara zemin hazırlayabilir. İnme riski: Yüksek tansiyon, inme yani felç riskini en çok artıran faktörler arasındadır. Yüksek tansiyona bağlı inme, beyin kanaması veya beyin damarlarında pıhtı olarak ortaya çıkabilmektedir. Yüksek tansiyon kalp krizi riskini belirgin olarak artırır. Tansiyon yüksekliği aort damarı olarak bilinen ana atardamarda anevrizma (genişleme) veya yırtılmaya neden olabilir. Periferik damar olarak ifade edilen bacak damarları, kol damarları ve şah damarlarında tıkanıklık riskini artırır. Hipertansiyon böbrek yetersizliği, kalp yetersizliğine neden olabilir ve göz dibinde kanama yapabilir.
5- Hipertansiyon nasıl ortaya çıkar?
Damarın içindeki kanın damar duvarına yaptığı yüksek basınca hipertansiyon denir. Hipertansiyonda büyük ve/ya da küçük tansiyon normalden fazladır. Yüksek tansiyon bazı kişilerde hiçbir belirtiye yol açmayabilir ve kişinin günlük yaşamını sürdürmesine bir engel teşkil etmeyebilir. Hasta uzun yıllar hipertansiyon sorunu olduğunu bilmeden yaşamına devam edebilir. Hipertansiyon; uzun süre belirti vermeden böbrek, beyin, kalp ve damar sistemine verebileceği hasar nedeniyle ‘sessiz katil düşman’ olarak da anılmaktadır. Yüksek tansiyon nedeniyle organları besleyen damarlarda tıkanma, genişleme veya yırtılma meydana gelebilir. Yüksek tansiyon organlara giden kan akışını bozarak organ yetmezliklerine neden olabilir. ‘Yüksek tansiyon’, mutlaka uzman kontrolünde takip edilmelidir.
6- Hipertansiyon nedir ve neden olur?
Yüksek tansiyon (Hipertansiyon); ölçülen kan basıncının normal kabul edilen değerlerin üstünde olmasıdır. Normal değerler sistolik (büyük) tansiyon için 140, diyastolik (küçük) tansiyon için 80 mmHg’dır. Halkımızın büyük tansiyon dediği ve kalbin damarlara kan pompaladığı sıra ölçülen kan basıncı 140 mm cıva ve küçük tansiyon denilen kalbin istirahat halinde ölçülen kan basıncı 90 mm cıvadan yüksek olursa bir yüksek tansiyon durumundan bahsedilebilir.
7- Hipertansiyon krizi nedir?
Yüksek tansiyona bağlı inme, beyin kanaması veya beyin damarlarında pıhtı olarak ortaya çıkabilmektedir. Yüksek tansiyon kalp krizi riskini belirgin olarak artırır. Tansiyon yüksekliği aort damarı olarak bilinen ana atardamarda anevrizma (genişleme) veya yırtılmaya neden olabilir.
8- Hipertansiyon hangi testle anlaşılır?
Hipertansiyon tanısı için öncelikle kişinin farklı tarihlerde ölçülen kan basıncının, 140/90 mmHg değerinin üzerinde olması gerekir. Fizik muayenenin ardından 24 saatlik holter kullanımı ile kişinin kan basıncı takip edilir. EKG, (elektrokardiyogram) EKO, (ekokardiyografi) çekilir. Ek laboratuvar testlerinin ardından hipertansiyon tanısı koyulur. Hipertansiyon tedavisinde öncelikli hedef tansiyon değerinin 14/90 mmHg’nin altına düşürülmesi, olası doku ve organ hasarının engellenmesidir. Hekim, tedavi için kişiye özel olarak ilaç tedavisi başlar. Tüm bunların yanı sıra tedaviyi desteklemek amacıyla diyet ve yaşam tarzında bir dizi değişiklikler yapılmasını ister. Özellikle tuz tüketiminin günlük olarak 6 gr. ile sınırlandırılması, kilo kontrolü ve düzenli egzersiz yapılması önemlidir.